Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Evlilik Üzerine

 Evlilik Üzerine... Evlenince eşler  “ben” dilini bırakıp  “biz” diline geçmelidir. Zira “ben” dili  diğer eşe de “ben” dedirtir Ama “biz” dili  bütün aileyi kuşatacak bir dildir. “Dünya bir tarafa, eşimle ben bir tarafa”  diyebilen eşler mutlu,  boş yere sen(inkiler)-ben(imkiler) kavgasına tutuşanlar mutsuz olmaya mahkûmdurlar; denemesi bedava (ya da çok büyük bir maliyet)! Kendisini kâinâtın merkezine koyan  ve eşi dahil herkesi  kendisinin etrafında dönen  dolayısıyla  kendisine ayak uydurması gereken “uydular”  olarak  gören/davranan  bencil/egoist/hodbin insan “enâyi (enânî=bencil)”nin ta kendisidir,  fena halde aldanmıştır, sonuçta zararlı çıkacak odur,  ne kimseyi mutlu edebilir ne de kendisi mutlu olabilir. Zira  “Almadan vermek Allah’a mahsustur”  derler  ve bu dünyada  (en başta eşi olmak üzere başkalarına) mutluluk/saadet/huzur

Koro Şefi

KORO ŞEFİ Başarılı olmak isteyen  koro şefinden ilham alabilir. Koro şefi ne yapar?  Konser öncesinde  provalar yoluyla  gerekli hazırlığı yapar. Konser esnasında  sadece işine odaklanır.  (Takdirkâr veya sitemkâr farketmez) izleyicilerin bakışlarına iltifat etmez,  onlara sırt çevirir,  arkasını döner.  Ancak işini hakkıyla icra edip  tamamladıktan sonradır ki,  izleyicilere iltifat eder, yönelir. Herhangi bir işte  başarılı olmak isteyen kişi de  böyle yapmalıdır.  İnsanların ağzına (çok) bakan  (hiç bir) iş yapamaz.  Nitekim ne demişler: Ağzı olan konuşur.  İnsanların ağzı torba değil ki büzesin!  Nasreddin Hoca’nın oğluyla beraber eşeği sırtlarında taşıma hikayesinde olduğu gibi,  herkesi memnun etme çabası,  insana olmadık işler yaptırır. Herkesi memnun etmeye çalışmak  yerine elinden geldiği kadarıyla  işini en güzel şekilde yapmaya gayret ederek

Tatbikat

TATBİKAT Pratik/amelî/müşahhas/somut bir tatbikat/uygulama ile  hayatiyet kazandırıl(a)mayacaksa teorik/nazarî/mücerret/soyut  bir eğitim/öğretim/bilgi tahsil et(tir)mekten  ne fayda hâsıl olur ki... Amelsiz iman Henüz ruh üflenmemiş ceset/beden gibi... Karada teorik yüzme eğitimi alan yüzmeyi,  sürücü kursunda teorik eğitimler alan şoförlüğü  ne kadar öğrenmiş sayılır ki? Yüzme suyun içerisinde,  şoförlük bizzat direksiyon başında öğrenilir ve geliştirilir; kontrollü bir şekilde risk alarak şam(b)rel kullanmaksızın ayakları yerden kesmekle, yanında kimse olmadan direksiyon sallamakla... Aksi takdirde böylesi bir tahsil kağıt üstünde (mürekkep olarak)  kalmaya mahkumdur,  (öğren/öğret)miş gibi yapmaktır, kendini (ve başkalarını) kandırmaktır, israftan başka bir şey değildir, yazık ve heder etmektir  zamanımızı,  enerjimizi,  imkânlarımızı... Bu manzara  dil eğitimi/öğrenimi  için düşünüldüğünde  daha “dilhıraş” bir

Rüya ile Amel Etmek

RÜYA İLE AMEL ETMEK Zaman zaman birilerinin “Peygamber Efendimiz’i rüyalarında gördükleri ve O’nun (S.A.V) kendilerine birtakım tavsiyelerde bulunduğu”na dair haberler duyuyoruz. Malum,  FETÖ  de bunu çokça yapıyor(du). Burada iki hususu birbirinden ayırmak lâzım: a) Kişinin “ kendisinin ” gördüğü rüya ile amel etmesi. b) Kişinin “ başkasının ” gördüğü(nü iddia ettiği) rüya ile amel etmesi. Şeytan, Efendimiz’in suretine giremeyeceği için, rüyasında Efendimiz’i gören kişi o rüya ile amel eder; rüyanın gereğini yapar, tereddüt duyarsa bir bilene sorar. Fakat bir başka kişinin, rüyasında Efendimiz’i gördüğünü  iddia  etmesi farklı bir durumdur. Zira şeytan, Efendimiz’in suretine bürünemez ama “ insânî  şeytanlar” ya da “ şeytânî  insanlar” pekâlâ sahtekârlık yapıp Efendimiz’i gördüklerine dair “ yalan ” söyleyebilir, “ iftira ” atabilirler. Bu sebepledir ki, birtakım kişilerin gördüğü (iddia edilen) rüyalar başka kişiler için  bağl

Gelenek-Mezhep

GELENEK-MEZHEP Geleneğe yönelik üç türlü tutum mevcut: • Geleneği kutsamak/dondurmak • Geleneği dışlamak/yok saymak • Geleneği kabul etmek ama sorgulamak Hiçbir şekilde geleneğin dışına çıkmamak  şeklindeki  birinci tutum  daha “garanti” gözükebilirse de, “eski” cevaplar her zaman “yeni” durumlara uygun olmayabilmekte... Geleneği tümüyle dışlamak  şeklindeki ikinci tutum da  ciddî bir “köksüzlük, omurgasızlık, ilkesizlik ve keyfîlik”  tehlikesini beraberinde getirmekte... En isabetli gözüken, ”İtidal” üzere hareket edip “Mutedil” davranmak ve bu iki tarzın ortasında bir yerlerde  konuşlanmak olsa gerek: Ne geleneği/mezhebi dondurmak/tabulaştırmak/dinleştirmek  ne de yeni açılım getirmeyi/içtihadı  ayağa düşürmek; Ne katı “gelenekçi/mezhepçi” olmak ne de hepten “geleneksiz/mezhepsiz” olmak. Mezhepçi olmadan mezhepli, Gelenekçi olmadan gelenekli olabilmek...