Kayıtlar

İmam-Hatip

Ben de İmam-Hatipliyim  Ama “gururlu” değilim! Olmamalıyım da... Mezun olduğum okulumla  “iftihar” ederim/ediyorum Bundan “şeref” duyarım/duyuyorum ama bu durum beni  “gurur-kibir”e sürüklememeli. Zira gururun ve kibrin iyi şeyler olmadığını  İmam-Hatip Lisesi’nde öğrendim. Allahu Teâlâ beni de  diğer Müslüman kardeşlerimi de  gururdan-kibirden muhafaza buyursun. İHL mezunu olmakla iftihar edişimiz diğer okul mezunlarını küçümsememize de  yol açmamalıdır. “Toptancılık” her zaman sorunludur (Bu ifade de biraz toptan oldu ama neyse) Her câmiadan iyiler de kötüler de çıkabilir.  Esas olan her bir okulun  iyi ve topluma faydalı insanlar yetiştirmede  yarış halinde olmasıdır. Suçun ve yanlışın şahsîliği esastır. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere,  başbakanlar, meclis başkanları, bakanlar,  milletvekilleri, bilim adamları...vs  çıkarmış bir resmî eğitim kurumunun  mezunlarına hakâret etmek çok yakışıksız bir harekettir.  Fakat buna tepki gösterirken  aynı çirki

Tarih

Ne zaman ki bize dayatılan  “başkalarına ait/çarpık/uyduruk/kendinden utanan/ezik”  tarih anlayışı yerine “öz be öz kendimizin/sahih/ilham verici/özgüveni yüksek/haysiyetli”  tarihimizi ikame edebilirsek, o zaman geleceğe  daha büyük bir güvenle bakabiliriz.

Zavallı

Sözlükler “zavallı” kelimesi için “âciz, bîçâre, çaresiz, acınacak durumda olan“  açıklamalarını yapıyorlar. Kelime,  Arapça “zevâl” kelimesine Türkçe sahiplik bildiren “-li” ekinin  eklenmesiyle oluşturulmuş... Zevâl Arapçada  “yok olmak, yok oluş” anlamına geliyor. Nitekim güneşin tam tepeye çıktığı  (ve batıya/batmaya/kaybolmaya/yok olmaya meylettiği)  zaman  “zevâl vakti” olarak isimlendirilmekte... Bu durumda zavallı kelimesinin anlamı, “zevâl sahibi” yani (özü ve mâhiyeti itibariyle) kalıcı/dâimî olmayan  yok olacak olan,  fânî/geçici demek olur. Ne güzel kelime icat etmiş ecdadımız. Kelimenin ihsâs ettiği (hissettirdiği)  manaya bakınız: “Bâkî (kalıcı)” olmayan (herkes ve herşey) “fânî”dir (fenâ durumdadır); bir gün zevâl bulacaktır, yok olacaktır. Bir gün zevâl bulması kaçınılmaz olan (insan) da  zavallıdır, acınası bir haldedir; öyleyse haddini bilsin,  hiç havalara girmesin... Ne güzel söylemiş Yunus’umuz: “Bir gün sana zevâl ere  yüce kaddin (

En Tehlikeli Yalan

أخطر كذب   هو   كذب من قال :  " هل سبق لي   أن كذبت عليك من قبل؟ !"  En tehlikeli yalan “Sana daha önce  hiç yalan söyledim mi?!” diyen kişinin yalanıdır.

Evlilik Üzerine

 Evlilik Üzerine... Evlenince eşler  “ben” dilini bırakıp  “biz” diline geçmelidir. Zira “ben” dili  diğer eşe de “ben” dedirtir Ama “biz” dili  bütün aileyi kuşatacak bir dildir. “Dünya bir tarafa, eşimle ben bir tarafa”  diyebilen eşler mutlu,  boş yere sen(inkiler)-ben(imkiler) kavgasına tutuşanlar mutsuz olmaya mahkûmdurlar; denemesi bedava (ya da çok büyük bir maliyet)! Kendisini kâinâtın merkezine koyan  ve eşi dahil herkesi  kendisinin etrafında dönen  dolayısıyla  kendisine ayak uydurması gereken “uydular”  olarak  gören/davranan  bencil/egoist/hodbin insan “enâyi (enânî=bencil)”nin ta kendisidir,  fena halde aldanmıştır, sonuçta zararlı çıkacak odur,  ne kimseyi mutlu edebilir ne de kendisi mutlu olabilir. Zira  “Almadan vermek Allah’a mahsustur”  derler  ve bu dünyada  (en başta eşi olmak üzere başkalarına) mutluluk/saadet/huzur

Koro Şefi

KORO ŞEFİ Başarılı olmak isteyen  koro şefinden ilham alabilir. Koro şefi ne yapar?  Konser öncesinde  provalar yoluyla  gerekli hazırlığı yapar. Konser esnasında  sadece işine odaklanır.  (Takdirkâr veya sitemkâr farketmez) izleyicilerin bakışlarına iltifat etmez,  onlara sırt çevirir,  arkasını döner.  Ancak işini hakkıyla icra edip  tamamladıktan sonradır ki,  izleyicilere iltifat eder, yönelir. Herhangi bir işte  başarılı olmak isteyen kişi de  böyle yapmalıdır.  İnsanların ağzına (çok) bakan  (hiç bir) iş yapamaz.  Nitekim ne demişler: Ağzı olan konuşur.  İnsanların ağzı torba değil ki büzesin!  Nasreddin Hoca’nın oğluyla beraber eşeği sırtlarında taşıma hikayesinde olduğu gibi,  herkesi memnun etme çabası,  insana olmadık işler yaptırır. Herkesi memnun etmeye çalışmak  yerine elinden geldiği kadarıyla  işini en güzel şekilde yapmaya gayret ederek

Tatbikat

TATBİKAT Pratik/amelî/müşahhas/somut bir tatbikat/uygulama ile  hayatiyet kazandırıl(a)mayacaksa teorik/nazarî/mücerret/soyut  bir eğitim/öğretim/bilgi tahsil et(tir)mekten  ne fayda hâsıl olur ki... Amelsiz iman Henüz ruh üflenmemiş ceset/beden gibi... Karada teorik yüzme eğitimi alan yüzmeyi,  sürücü kursunda teorik eğitimler alan şoförlüğü  ne kadar öğrenmiş sayılır ki? Yüzme suyun içerisinde,  şoförlük bizzat direksiyon başında öğrenilir ve geliştirilir; kontrollü bir şekilde risk alarak şam(b)rel kullanmaksızın ayakları yerden kesmekle, yanında kimse olmadan direksiyon sallamakla... Aksi takdirde böylesi bir tahsil kağıt üstünde (mürekkep olarak)  kalmaya mahkumdur,  (öğren/öğret)miş gibi yapmaktır, kendini (ve başkalarını) kandırmaktır, israftan başka bir şey değildir, yazık ve heder etmektir  zamanımızı,  enerjimizi,  imkânlarımızı... Bu manzara  dil eğitimi/öğrenimi  için düşünüldüğünde  daha “dilhıraş” bir